23 Mart 2011 Çarşamba

Manzaradan Parçalar

Orhan Pamuk'un "Manzaradan Parçalar" kitabı bir derleme. Derlemeler, eğer yazarının hayranı değilseniz itici gelir kulağa. Yazarların tıkandığı zamanlarda şöhretlerinden faydalanmak adına, yeni bir roman yazana kadar isimlerinden söz ettirme ve maddi kazanç sağlama amacıyla piyasaya sürdükleri kitaplar gibi görülür. Aynen bu amaçla derlemeler hazırlayan yazarlar da yok değildir. Ama Orhan Pamuk'un "Manzaradan Parçalar" kitabını okuyup, bu kitap için aynı fikirde olmak mümkün değil. "Manzaradan Parçalar"ı okumak, Orhan Pamuk'un gözünden dünyaya bakmak gibi. Onu anlamak, onunla özdeşleşmek, gördüklerini görebilmek...
Pamuk yazar olmadan önce resme sevdalıymış. Resim yapmaya devam etmese de, kitabı okurken içinde bir ressamın hala yaşadığını anlayabiliyorsunuz. Hayatın en basit, en sıradan ayrıntılarını dahi o kadar kolay bulup, o kadar kolay renklendirebiliyor ki onu büyük bir yazar yapan etkenlerden birinin resim yeteneği olduğunu fark edebiliyorsunuz. Özellikle sanat bölümünde bizim şöyle bir bakıp geçebileceğimiz resimleri, onun öyküleştirip, ete kemiğe büründürdüğünü gördüğünüzde yeteneğine olan hayranlığınız katbekat artıyor.
"Manzaradan Parçalar" yaşayan bir efsaneyi, bu büyük yazarı yazar yapan tüm hikayeyi gözler önüne seriyor. Romandaki kahramanlarını olduğu noktaya getiren hikayeyi başarıyla kurguladığı gibi, Orhan Pamuk'u Orhan Pamuk yapanı samimiyetle anlatmaya çalışıyor. Meraklı, hırslı ve yalnız bir çocuğun tek kişilik mücadelesi.
Orhan Pamuk okumamış, onu yeterince tanımamış kişiler için, daha az anlam ifade edebilir, "Siyaset ve Diğer Vatandaşlık Dertleri " bölümüyle güncel tarihin içine hapsolabilir "Manzaradan Parçalar". Ama okumaya, yazmaya, kitaplara aşık her insanın keyifle okuyup, saklayabileceği bir kitap aynı zaman da.
Ve herşeyden önce Orhan Pamuk'u "Manzaradan Parçaları" yazmaya iten sebep, her yazarın ruhunda kaynayan kendini anlatabilme, anlaşılabilme sevdası.
Ve kitaptan bir bölüm:
"Benim için okumak, metnin anlattığı şeyi aklımızın sinemasında canlandırma işidir. Okumakta olduğumuz metinde başımızı kaldırır, bakışlarımızı duvardaki bir resme, pencereden dışarıya ya da karşımızdaki manzaraya çeviririz, ama aklımız gördüğümüz şeyle değil, az önce hakkında okuduğumuz öteki dünyayı canlandırmakla meşguldür. Yazarın hayal ettiği öteki dünyayı bizim görebilmemiz, mutlu olabilmemiz için hayal gücümüzün harekete geçmesi gerekir. Bu da okuduğumuz metnin, öteki mutlu dünyanın yalnız okuyucusu değil, bir parçası, hatta biraz da onun yaratıcısı olduğumuz izlenimini vererek bizi mahrem bir mutluluğa çağırır. Kitap okumayı, iyi bir edebiyat eserini okumayı vazgeçilmez yapan şey, bu mahrem mutluluktur işte."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...