14 Mart 2011 Pazartesi

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu





Italo Calvino "Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu" romanını eline alıp okumaya başladığında kendini, başkahramanı yine kendin olan bir öykünün içinde, bir yolculukta buluyorsun. Varışın değil yolculuğun amaç olduğu, birbirinden bağımsız ama birlikte bir bütün gezegenler senin evreninde kümeleniyor; okuma evreninde. Okurken yalnızsın, kitaplar senin canlandırdığın dünyalar. Kapaklarını kapattığında susuyorlar.
Bu kitapta bu sefer bizim değil, yazarın susturduğu 10 ayrı hikaye var. 11.nci hikaye tüm bu hikayeleri içine alıyor. Bu 10 hikaye tamamlanmamış değil de, tamamlanmış ama paylaşılmadan yarıda kesilmiş, yarım hikayeler gibi. Hepsinin genel taslak halinde görevleri var. Calvino kitabın sonradan eklenen sunuş bölümünde bunları bir grafik ile belirtmiş. Edebiyatta fazla rastlanmayan bir şekilde bu kitabın matematiği var diyebiliriz. Deneysel diyebiliriz, post-modern diyebiliriz. Calvino'nun geleneksel hikaye kurgusunun bir adım ötesinde daha orjinal birşeyler yaratma çabası, tamamlanmamış hikayelerini toplayıp bütünlediği bir kitap diyebiliriz.
Ama her şey bundan ibaret değil. Bu kitabı başyapıt yapan, kurgusunun orjinalliğini, geometrisinin kusursuzluğu değil, içeriğinin yarattığı anlam, gösterdikleri ve hissettikleri.
Zor yorumlanan, çok keyifli okunan bir roman. Okumak her zaman ki gibi yazmaktan daha keyifli.
Okumanın da yazmak kadar sanat olduğuna inananlar, okurlar ve yazarlar, tüm edebiyat severler için es geçilmemesi gereken bir eser.
Yalnız kalmayı göze alarak okumaya devam edenler için, okurken dünyayı tanımazdan gelenler için, "Bir Kış Gecesi eğer Bir Yolcu" nun Kıyamet Romanı, Oracıkta Sonunu Bekleyen Öykü Hangisi? ' nden bir paragraf:

"Hayır, diye düşünüyorum; benim ve Fraziska'nın çevresinde yeniden oluşmasını isteyeceğim dünya size ait olamaz; ben yoğunlaşarak bütün ayrıntılarıyla arzulayacağım; şu anda Fransizka ile baş başa kalabileceğim bir ortam düşünmeliyim; söz gelimi kristal avizelerin yansıdığı aynalarla dolu olan, bir orkestranın vals müziği çaldığı, keman ezgilerinin mermer masalarda dalgalandığı, fincanların dumanının tüttüğü, kremalı pastaların yendiği bir kafe olabilir. Bu arada dışarıda, buğulu pencerenin ötesinde, insanlarla ve nesnelerle dolu dünya varlığını hissettirmeli: Dost ve düşman dünya, neşe verecek ya da mücadele edilecek bir dünya... Bunu bütün gücümle düşünüyorum, ama artık gücümün dünyayı var etmeye yetmeyeceğini biliyorum. Hiçlik her şeyden güçlüdür ve bütün yeryüzünü kaplamıştır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...