27 Ocak 2016 Çarşamba

Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra


Ailen, öğretmenlerin, sokaktaki teyze, otobüsteki amca, mahallenin bakkalı, haberlerdeki adam, programdaki kadın, gazeteler, ders kitapları, takvim yaprakları hepsi sana, doğru olanın ne olduğunu anlatmak için el birliği ile çalışacak. Bütün doğrular seni tek bir doğruda yürütmek için. Hepsi kadim bir gerçeği saklamak için.
O sürekli içeriden duyduğun, dünyanın aslında sana göre olmadığı hissi. İşte o dünya değil, yeryüzü değil, insanların yarattığı dünya... Evet sana göre değil.
Hayattaki en büyük yanılgı, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilebileceğimiz yanılgısıdır.
Gerçeğin peşinde koşup, bulduğumuz gerçekle cebimizdeki doğruların girdiği savaşta arada kalışımız hayatın en tahammül edilemez acısı.
Ölümden sonra hayat yoksa, ya seni gerçekten sevmiyorsa, neyi değiştirir?

Ve "Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra" uzun zamandır beni çok etkileyen az sayıda kitaptan biri. Barış Bıçakçı tertemiz yazıyor, dolandırmadan, süslemeden elmas berraklığında yazıyor. Vereceği duygu neyse tam onu alıyorsunuz okurken, uzaktan bakmıyorsunuz, yakından izliyorsunuz hikayeyi.
Ve Başak:

"Ve ben bir adım atarak korkuluğa yaklaşacağım, saçlarımı balkondan aşağı sarkıtacağım, kendimi boşluğa bırakacağım. Yolda karşıma iyi niyetli biri çıkacak ve soracak olursa, aşağıdaki insanları gösterip, bir süre yere paralel gittikten sonra onlara anlayamayacakları şeyler anlattım, diyeceğim. Öyle olsun."

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...